22 Haziran 2014 Pazar

KAPKARANLIK CAMLARIN ARKASINDAN HAYATA BAKMAK !!!

Evet neyden bahsedeceğimi başlıktan biraz anlamış olmalısınız. 

'DEPRESYON' 

Depresyon sıradan bir hüzün keyifsizlik hali değil uzamış ve hayatımızı etkileyen bir haldir. İnsanlar genelde depresyon ve hüznü zaman zaman birbirine karıştırabilmektedirler. Yani günü birlik sıkıntı ile depresyonu ayırt etmek önemlidir.

Depresyon; hayattan zevk almamanın keyifsizliğin, keder halinin, mutsuzluğun iki haftadan uzun sürmesi halidir. Yani bir sabaha uyandığımızda -benim bugün keyfim yok, canım hiçbir şey yapmak istemiyor, depresyondayım- demek ile depresyona girilmiş olunmuyor. Depresyon denilebilmesi için bu halin sürekliliği gerekir.
İnsanlar neden depresyona girerler?
Yoğun sıkıntı duygularını, intihar düşüncelerini, iştah kaybı yada artışını, her zaman zevk aldığımız bir işten zevk almamayı depresyon belirtisi olarak gösterebiliriz.
Birde kendini depresyona adayanlar vardır.peki bu nasıl oluyor?
Bu depresyonu kendine yaşam tarzı olarak edinmiş insanlar için kullanılabilir. Mutsuz ve hayattan hiç bir şekilde zevk almazlar. Bu hayat bu sıkıntılarla yaşanılacak diye düşünürler adeta benimserler ve hayatlarına böyle devam ederler. Tedavi arayışı içerisine pek fazla girmezler.
Depresyonu bedensel belirtilerden de anlayabiliriz. Mesela geçmek bilmeyen ağrıların sebebi depresyon olabilmektedir. Adeta depresyonu haberci gibi düşünebiliriz. Eğer bu bölge önemsenmezse vücudun bütün işleyişini etkiler sinyalini vermektedir.

Depresyon bazı düşüncelerle ortaya çıkmaktadır. Duygularını ifade edemeyen ve hep içine atan insanlarda depresyon yaygın olarak görülmektedir. İnsanlar duygularını yerli yerinde ifade etmekten korkarlar. Her zaman diğerleri tarafından onaylanmak isterler. Dışlanmayı, küçümsenmeyi tahammülsüzlük olarak görürler. Bazen de sırtlarına taşıyamayacakları kadar yük alırlar.hayatta bir çok şeyi aynı anda istersek sonucunda elde edemediğimizde ümitsizliğe kapılabiliriz. Bu da bizi depresyona götürebilir.öncelik sırası yapmayı iyi bilmeliyiz.

Depresyona götüren yol biraz da kendimize yönelik aşırı eleştirilerdir.bazı insanların iç sesi hep eleştiri üzerine kuruludur. Bir türlü kendilerini beğenmezler. Sürekli kendilerini eksik görürler. Bu insanlar genelde küçük yaşlarda anne babaları tarafından sürekli başkalarıyla mukayese edilen kişilerdir. Diğer önemli nokta kendimizi sevmeyi öğrenmeliyiz. Şeyh galip diyor ki:
Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen 
Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen
Hoşça bak zatına sen alemin çekirdeğisin özüsün küçük alemsin, evrensin. Her insan kendi için çok büyük sürprizler barındırır. Sıradan diye gördüğünüz insanlarla muhabbet etmeye çalışın onların sizi şaşırttığını göreceksiniz. Bu duyarlılık bu hikaye bu incelik nasıl bu kişiden çıkar diye hayret edeceksiniz.

Depresyona götüren bir yolda mükemmeliyetçiliktir. Her şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışan kişiler başarısız oldukları zaman depresyona girebilmektedirler. 

Depresyon bir kader midir? 
Depresyon maalesef sadece çağımızın hastalığı değil çağlar öncesinin de hastalığı adeta insanlığın bir kaderi gibidir. İnsan yaratılış itibariyle aciz ve fakirdir. Diğer canlılardan farklı olarak tüm bunların farkındadır. Farkında olması onu daha da zayıf yapabilir. 

Her şeyi isteyen ama tam anlamıyla sahip olamayan, incinen gücü yetmeyen, en güzel zamanlarını yaşarken bile biteceğini aklına getirerek hüzünlenen kişinin depresyona girmesini beklemek elbette doğal olacaktır. Kişi korktuğu şeyler hakkında düşünmemeye çalışır. Sahip olduğunu düşündüğü şeylerle kendini avutmaya devam etmektedir. Ölümü ayrılığı hatırına getirmemeye çalışır. Gerçek bir acıyla karşı karşıya kaldığında ertelenmiş korkuları bütün benliğini sarar ve depresyon gelir. 

Depresyona girmek kötü değildir. Önemli olan farkındalık sağlamak ve bunu iyi yönde kullanmaktır. Kafasını kuma gömen devekuşu gibi ölümlü fani incinen bir varlık olduğumuzu bilip de bilmemezlikten gelmek akıl karı mıdır. İşte iş burada başlar. Bütün bunları bilerek evet acizim ve faniyim, bunlar beni acıtsa da incitse de... diyerek korkunun üzerine giderek çözüme biraz daha yaklaşmış oluruz. 

Depresyona girmek bir mükafat mıdır yoksa ceza mıdır? 
Hastalar risalesinde denildiği gibi insan bu dünyaya yalnız güzel yaşamak için ve rahatla ve sefayla ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada bir ticaret ile, ebedî daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Buradan anladığım insandan beklenen hiç depresyona girmemesi değildir. Depresyon hastalığı ile hayattaki gayemizi unutmamak ve daha fazla bu gayemize sarılmaktır. Depresyonu bizlere hayatın hakikatini öğretmek isteyen bir hastalık olarak düşünebiliriz. 

Bediüzzaman ne güzel açıklıyor. Zeval-i lezzet (lezzetin kaybı) elemdir. Zira zeval-i lezzetin tasavvuru (lezzetin kaybını düşünmek) daha elemdir. Ebedi bir aşk isteyen bir kalbi fani sevgiler tatmin eder mi?

Kısaca özetlersek sadece çağımızın değil çağların hastalığı olan depresyondan kurtulmanın yolu çağlar ötesi mesaja kulak vermektir. 


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder